TAZİYE
Taziye; cenaze sahiplerinin acısına ortak olup, hüzünlerini paylaşmaktır.
Bu niyetle perşembe akşamı Şanlıurfa’ya yola çıktık. Ancak daha Mersin’den çıkmadan HGS gişelerinden sonra arabanın tekeri patladı. Gişelere yakın olduğumuz için sesin yoldan geldiğini sanıyor ve patlak tekerlerin üstünde bir müddet gitmiştim.
Niyet hayır akıbet hayır diyerek yol yardım lastikçisini aradık. İsmail isminde bir kardeşimiz yaklaşık bir saat sonra yanımıza geldi. Ezilen tekeri değiştirdi. Bismillah diyerek tekrar yola koyulduk. Yol çok kalabalıktı.
O gece çok değerli İsmet ablamın cenazesi de Ankara’dan yola çıkmıştı. Tanıdığımız günden vefat ettiği zamana kadar iyiliğine şahitlik edeceğim, asil bir kadın olan ablamın taziyesi için yola çıkmıştık.
Yoldayken ailece yaşanılan anılar bir bir gözlerimin önünden geçiyordu. Bazı insanlar vardı yapmadıklarıyla övünür bazı insanlar da vardır ki yaptığı iyilikleri bile söylemekten haya ederdi. İşte İsmet ablam iyiliklerini söylemekten haya eden mütevazı biriydi.
Asaleti her halinden belliydi.
İyilik Allah içindi ona göre. Gösteriş kapısı değildi. Yardımcı köyünde güne ezanla başlar duayla devam ederdi. Doğayla iç içe olmak huzur kaynağıydı.
Mübarek bir gecede Regaib kandilinde vefat etti. Mübarek bir günde Cuma günü defnedildi. İbrahim değerli bir delikanlı. İsmet ablamın oğlu, benim de damadım. İsmet ablamın vefatından birkaç gün önce, İbrahim annesine;
“Anne birkaç gün sonra yılbaşı ve senin doğum günün. İnşallah birlikte doğum gününü kutlarız, dediğinde hastalığın kendisini kuşatmasına rağmen şöyle der;
“Hayır yılbaşı değil, üç aylar geliyor.”
Yine ismet ablamın kocası saygıdeğer insan Mehmet Ürün onun için; “Ne zaman onunla yola çıksak hemen Kur’an dinlemek isterdi. Ruhunu Kur’an dinlendiriyordu. Ve bir gün olsun beni üzmedi,” diyerek onun asil ruhuna işaret ediyordu.
Bir insan için iyiliğine şahitlik edilmesinden daha büyük bir mutluluk ve kazanç yoktur.
Cuma namazı sonrası kalabalık bir cemaatle cenaze namazı kılındı. İzdiham vardı. Dualarla ve dinlemekten huzur bulduğu Kur’an ile defnedildi.
Taziyesi asaletine yakışır şekilde kalabalıktı. Saygı değer ve sevgi doluydu.
Aslında taziyeler ölümün hatırlandığı, acılara ve hüzne ortak olunan bir duygudaşlıktı. Ancak taziyelerin bu ruhunu oraya gelenlerden bazılarının dedikodu, gıybet, gündelik işler, siyasi çekişmeler gibi malayani şeylerle yok edilebiliyordu. Taziyeye gelenlerin dillerine sahip olması, yiyecek ve içeceklerle ilgili eleştirilerden kaçınmaları gerekir.
Taziyelerin en önemli özelliklerinden birisi ölümü yakinen hissetmektir. İnsan tanıdığı, bildiği, birlikte zaman geçirdiği kişinin bir anda yaşamdan kopması, düşünen, akıl sahipleri için büyük bir tefekkürdür
Ürün ailesinin büyüğü Mehmet abi taziyede otururken ilginç bir olay anlattı. Taziye ruhuna dokunan önemli bir anekdottu.
“Komşumuz bizi ailece yemeğe davet etti. Ben, doktor ve davet sahibi olarak üç aile bir araya geldik. Komşumuzun gönlü, gözü boldu. Nefis bir sofra hazırlamıştı. Afiyetle yedik, içtik. Kahve eşliğinde hoş bir sohbet yaptık.” Bu sözleri söyledikten sonra biraz durdu. Gözleri daldı. Sonra ağır ağır konuşmaya devam etti.
“Şimdi o altı kişiden üçü yok. Doktor, davet sahibi ve İsmet. İşte hayat bu! Başkasını bırakın altı kişiden üçü vefat etti. Ölüm ne zaman geleceği belli olmayan bir elçi. Davet sahibiyle, İsmet aynı gün vefat etti.”
Duyarlı bir kalbi vardı. Sessizce ağladı. İbrahim’e iki arabayla davet sahibi komşularına taziyeye gitmesini söyledi. Ben de onlara eşlik ettim. Gece olmasına rağmen taziye kalabalıktı. Köylerde hala taziye geleneği sıcaklığını koruyordu. Cenazenin çocukları, akrabaları çok üzgündü. Orada bir Kur’an’dan bir bölüm okuyup ölüm üzerine kısa bir sohbet yaptım.
Özetle ölümüm aslında sevgiliye vuslat olduğunu, sevdiğimizi en sevdiğimize emanet ettiğimizi bundan dolayı da ölümün insanlar için korkunç bir şey olmadığını söyledim. Müsaade alıp kalktığımızda giderken ölen abinin torunu Bünyamin de bizi uğurladı. Gözleri doluydu.
“Onu en sevdiğimize emanet ettik, üzülme!” dediğimde söylediği söz yüreğime dokundu.
“Ama hocam insan sevdiğini özlüyor.”
Bu da derin bir sevgiydi. Ölümü acı kılan hususlardan birisi ölen insan sevilen birisiyse özlenir olmasıydı.
O gece taziyenin ikinci gecesi Mehmet abiden ve Ürün ailesinden izin alarak Mersin’e döndük. Geride ise özlenecek değerli bir insan kalmıştı.
Rabbim mekanını cennet eylesin. Amin.
Seyit Ahmet Uzun
Bir yanıt yazın