“Kurban” Olsun Bu Can

yazar:

kategori:

Kurban deyince medeniyetimizde akla ilk gelen şey, bir hayvanın Allah için kesilmesi eylemidir.

Kurban kitabı kerimde zaman, mekan, akrabalık, koruma ve güç, kuvvet anlamlarında kullanılarak aslında bunların hepsiyle Allah´a yakın olunacak eylemler kast edilmektedir.

Yakın olmak için bir adanmak bilincidir, kurban.

Allah´ın bizim için her şeyden daha değerli olduğunun açık göstergesi, temsili bir eylemdir.

İlk önce şunu açıklamakta fayda vardır. Kurban bir hayvan kesim ve hayvan katliamı olarak değerlendirilmeyecek kadar yüce bir eylemdir.

Allah´ın, aslında kurbanın kanının ve etinin kendisine ulaşmayacağını belirten ilahi sözü bunu salt bir kesim ve kan akıtma eyleminden çok ama çok uzak ulvi bir anlayışın alt yapısı olarak bize belirtmektedir.

Kan ve et.

Kurbanın bunlar olmadığı aşikardır.

“Öyleyse kurban nedir?”

İlk insan nesline gittiğimizde Adem´in çocuklarında bunun ne olduğunu görüyoruz. Kimin Allah´a daha yakın olduğunun göstergesi olarak sunulan her adak kurbandır.

Bunu İbrahim´de evladını Allah´a adamak şeklinde görmekteyiz.

Yeryüzünün ilk şehidi Habil´in sözü bize kurbanın Allah katında kabul sırrını vermektedir; TAKVA!

Bizi sorumluluk bilinciyle Allah´a yaklaştıracak her eylem. kurban hükmündedir.

Hanne´nin karnındakini Allah´a adaması aslında O´na yakın olma bilincinin dışa vurmasından başka bir şey değildi.

Evet kurban, Allah´a yaklaşmak için edindiğimiz bütün bahanelerin ortak adıdır.

Habil, TAKVA bilinciyle kardeşini öldürmemek için hırsını, öfkesini, nefretini, benliğini kurban etmiştir. Aslında Allah takva sahiplerinden kabul eder, sözünün belki de en derin anlamlarından birisi burada yatmaktadır.

Bizi Allah´tan uzaklaştıran bütün nedenlerin kurban edilerek, Allah´a yakın kalma bilincinin adıdır kurban.

Ve İbrahim de en çok sevdiğini Allah´a adayarak, kendisi için Allah´tan daha değerli hiçbir şeyin olmadığını en açık şekilde göstererek kurbana asıl hüviyetini kazandırmıştır.

Ve bizi Allah´a yakın kılmayacak, O´nun sevgisini bütün sevgilerin üstünde tutmayacak hiçbir eylem TAKVA bilinciyle gerçekleştirilen kurban olmayacaktır.

Hanne ise karnındakini, canından bir canı daha dünyaya gelmeden Allah´a adayarak adama ve adanmak bilincinin ne olduğunu bize göstermiştir.

Adayamadığımız hiçbir şey kurban olmayacaktır.

Sahip olduğumuz imkanları Allah´a yakın olmaya kullanmıyor da sadece daha gösterişli bir hayvanın kesimiyle uğraşıyorsak bu eti ve kanıyla Allah´ı hoşnut etmeyecek boğazlamaktan ibaret bir eylem olacaktır.

Ve kurban oluşa son bir örnek daha vererek, aslında bugünkü yazımı sadece adanmışlık bilincine bir giriş olması açısından ele alınmasını rica edeceğim.

Ve Yusuf! Züleyha´nın şehvet kokan dudağından yansıyan sözlerine karşı özgürlüğünü kurban ederek Allah´a yakın olma bilinciyle TAKVA´nın ve kurban olmanın ne demek olduğuna bir temsil sunmaktadır.

Ve Yusuf, Allah´a özgürlüğünü kurban etmektedir.

İşte bu üç örnekte aslında kurban ‘Can’ı Allah´a adamanın temsili bir eylemi olarak tarihten günümüze vahiy medeniyetimizi oluşturmaktadır.

Biz ise Allah´ın katına ulaşmayacağı et ve kanlarla uğraşmaktayız. Canımız, nefsimizin ve şeytanımızın kuşatması altındayken kestiğimiz kurbanlar bizi Allah´a yaklaştırır mı?

Canlar kurban olmadıktan sonra et ve kan bir anlam ifade etmiyor. Ve insan ‘Can’ı adamayınca et ve kan olmaktan başka ne ki?

Seyit Ahmet Uzun

Sosyal Medyada Paylaşın

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir