Kategori: Hikaye

  • Hişt Hişt

    yazar:

    kategori:

    Ahmet’in uykusu hafif olmasına rağmen o gün çok yorulduğu için uyanmakta zorlanmaktadır. Güneş doğmak üzeredir. Kulağında bir sesin çınladığını hisseder. “Hiş hişt Ahmet, Allah’ın kamerası kayıtta ve güneş doğmak üzere… Sabah namazını kaçırdığın kayıt altına alınacak!” Ahmet bu sesi duyunca hemen uyanır. Güneşin doğmasına yaklaşık yirmi beş dakika vardır. Hemen abdestini alır ve namazını kılar.…

  • ERKEĞİN DEĞİŞEN YÜZÜ

    yazar:

    kategori:

    Kemal, kravatını bağlayıp, ceketini giyinmişti. Mutfağa doğru ilerler. Daha kahvaltının hazır olmadığını görünce öfkelenir; “Ne biçim kadınsın be! Bir kahvaltıyı bile hazırlamamışsın. Hadi çabuk ol, bugün de geç kaldım.” Zehra içeriden seslenir;”. Bir dakika çocuğu hazırlayayım, hemen geliyorum” Kemal bekleyemez; “Uyuşuk kadına bak, daha bir dakika diyor. Seni beklersem öğlen olacak. Ben gidiyorum. Yemeği de…

  • Akvaryum

    yazar:

    kategori:

       Kuş cıvıltılarıyla güne başladı. Dükkânı açtığında dışarının aydınlığıyla uykularından uyanan kuş cıvıltıları içeriyi doldurduğunda Mustafa’nın yüzü gülüyordu. Akvaryumdaki balıklarda kendi dünyalarında mutluydu. Kafeslere, akvaryumlara yemlerini veren Mustafa, onlarla konuşarak mutluluklarını arttırıyordu. İlgilenildiğini bilmek bütün canlılara güven duygusuyla birlikte huzur veriyordu. “Hey Patos daha uyanmadın mı? Ya sen Kırmızı çiçek daha ayılmamışsın galiba? Sonra kafeslere…

  • Fırıldaklar Dünyası

    yazar:

    kategori:

    “Allah kahretsin!” “Ne oldu be üstat, neye kahrediyorsun?” Durdu. İleriden geçen gemileri seyretti. Arkadaşının sözü rüzgârın etkisiyle havada savrulup kayboldu. Kendi iç dünyasında hararetli bir tartışma yaşıyordu. Zamana, insana, yaşama, ekonomiye, siyasete kahrediyordu. Pragmatizmin, hayatı sekiz koluyla kuşatan bir ahtapot gibi sardığını düşünüyordu. İnancın, ideolojinin, felsefenin, davanın yerle bir olduğu zamandı. Tek bir hakikat vardı;…

  • Eyüp Sultan’da Bir Ermiş

    yazar:

    kategori:

    Gece sessizliğin koynunda dinlenmeye çekilmişken yetmiş yaşlarında, ak sakallı, yüzü hüzünlü, başında beyaz takke olan bir amca Eyüp Sultan türbesinin hemen yanına elindeki seccadeyi serdi. Mütevazı bir tevekkülle bağdaş kurarak oturdu.  Ay sanki bir spot lamba gibi yaşlı adamın üstüne ışıklarını odaklıyordu. Yıldızlar ışıl ışıldı. Gecenin sessizliğini caminin avlusuna giren beyaz tüylü bir kedinin miyavlaması bozuyordu.…