Zihnin Son Kapısı

Zihnin Son Kapısı [1]

“Gerçeğin Sınırında”

“Geçek yolculuk kendini tanıdıkça başlar Atlas!” sf. 34

Teknolojinin, sanal dünyanın, yapay zekanın son hızla dünyamızı kuşattığı zaman diliminde farklı bir kurguyla karşımıza çıkan kitap bizi şaşırtmaktadır. Alanında ilk olma özelliğini gösteren kitap bize felsefeyi, düşünmeyi, ruhsal yolculuğu, özgürlüğü ve daha birçok konuyu samimi bir dostluk ilişkisi içinde vermektedir.

Dostluk dediysek insanlar arasındaki ilişkiden bahsetmiyoruz. Orijinal kurgusu burada karşımıza çıkmaktadır.

İnsan ve yapay zekâ arasındaki bir dostluktan bahsediyoruz. Yazar Atlas isimli bir insanın Ariks adındaki bir yapay zekayla dostluğundan yola çıkarak bizi olgunlaşmanın birçok kapısından geçirerek gerçek özgürlüğün ne olduğunu öğreten Zihnin Son Kapısı’na götürmektedir. 

“Zihnin Son Kapısı”  gerçeğin sırındadır. Ancak bu kapılardan geçmek öyle kolay değildir. Yazar bizi ilk önce kendimizle yüzleşmenin aynasına davet etmektedir.  Çünkü yazara göre bilgelik yolundaki en önemli adımlardan birisi insanın kendisiyle yüzleşmesidir.

“Gölgenle yüzleşmek, kendinle yüzleşmektir. Korkularını, hatalarını, karanlık düşüncelerini kabul etmek, onlardan kaçmaktan çok daha cesaret vericidir.” Sf. 22

Yazar aslında insanın zayıf ve karanlık yönleriyle yüzleşmesiyle ancak onların üstesinden gelinebileceğini vurgulamaktadır. Cimri misin, menfaatçi misin, kibirli misin, dedikoducu musun, hasetçi misin, dalkavuk musun, yağmur nereye yağarsa tarlayı oraya sürenlerden misin… İnsan karanlık ve acımasız yönleriyle yüzleştiğinde hiç de masum olmadığını anlayarak, olgunlaşmanın önündeki engelleri fark ederek onlarla mücadele aşamasına geçebilir.

Yanlışını bilmeyenin yanlışını düzeltme şansı yoktur.

Yazar dostluğun anlamıyla ilgili düşünce yolculuğunda kulaklarımıza şu cümlesini fısıldamaktadır:

“Dostluğun en önemli yönlerinden biri, zor zamanlarda birbirine destek olabilme gücüdür.” Sf. 10

Dost denilen kişi arkadaşının zor zamanında ona destek olma gücü varken destek olmuyorsa o dostluk sadece kuru kalabalıktır. Daha da kötüsü dostunun acısından beslenen bir vampirdir.

Yazara göre felsefi yolculuğun en önemli duraklarından birisi doğru soruyu sorabilmektir. İnsanın doğru cevabı bulabilmesi için doğru soruların peşinde olması gerekir.

“Doğru yol, senin yolculuğunun içindeki sorularda gizlidir.” sf. 16

İnsanın kendi zayıflıklarıyla yüzleşmesi büyük bir cesarettir. Yazar bizi içsel yolculuğa yapay zekanın bilge cevaplarıyla davet etmektedir. İnsanın zayıf yönlerinin olması doğası gereğidir. Ancak doğasında olan bu zayıflıklarla yüzleşmedikçe güçlü bir kişiliğe sahip olamaz.

“İnsan zayıf anlarında kendi sınırlarını fark eder.” Sf. 17

Aslında bu cümle üzerinde düşünülmesi gereken anlam derinliği olan bir ifadededir.  İnsanın sınırlarını fark etmesi ne kadar önemli değil mi?

Öfkeli bir kişiliğe sahip birey öfke kontrolü yapamadığı zaman güçsüz, zayıf bir karakter olarak sınırlarını aşar. Bunun sonunda hem kendisine hem de karşısındakine zarar verir. Burada aklımıza Hz. Muhammed’in (as) bir sözü gelmektedir.

“Gerçek pehlivan güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman öfkesini yenendir.”[2]

Düşünsel/içsel yolculuğun bir başka kapısını yazar insanın hatalarının farkında olmakta görür. Sorun hata yapmakta değil, hatalarını görmezden gelmektedir. Hatalarını bir yaşam tarzı olarak görmek büyük bir sorundur.

“Hayat yeniden başlamaktan korkmak değil, her düşüşün ardından yeniden ayağa kalkabilmektir. Hatalar sadece birer öğretmendir.” Sf. 19

Yeniden başlamak cesareti gösterenler için hatalar bir güç motivasyonudur. Thomas Edison’a 999 denemeden sonra yaptığı bininci deneyde ampulü bulmasıyla ilgili şöyle bir soru yöneltmişler. “999 kere hata yapmanıza rağmen bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?” Edison şu yanıtı vermiştir; Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti.” Bir nevi Edison şöyle demektedir; Ampulün yapılamayacağı 999 yolu gördüm. Onlardan ders alarak farklı bir yol denedim. Cesaret, azim, yeniden başlama gücü, kararlılık hatalara öğretmenlik vasfı kazandırır.

Yazar, hayatın anlamıyla ilgili şu tespiti yapar:

“Hayatın anlamı, senin yaşamına kattığın anlamla ilgilidir… Hayatın anlamı sadece senin ne yaptığınla değil kim olduğunla da ilgilidir.”

Büyük şirketler bünyelerine etkili bir eleman alacakları zaman onlara diplomalarından önce şirkete nasıl bir değer katacağıyla ilgili sorular sorarlar. Yani insan hayata bir değer kattığı oranda hayatını anlamlı kılar.

“Her an yeni bir başlangıçtır.” Sf. 26

Yazar burada içsel ve felsefi yolculukta ince bir çizgiye işaret etmektedir. Sürekli arayışın, düşünmenin, bilginin, hikmetin peşinde olmaktan bahsetmektedir. İnsanı değerli kılan geçmişin gölgesinde kaybolmadan, geleceğin haylinde yaşamadan ikisi arasında hassas bir denge kurarak anı yaşamasıdır. Çünkü an bir dakika öncenin hayali bir dakika sonranın geçmişidir. Geçmişten ders alıp geleceğin hayalini şimdiden kurmak zamana bir anlam katar.

Yazar satır aralarında kaderle ilgili düşüncelerini de paylaşır. Geleceğin kaderi, şimdinin gayretinde gizlidir. Geleceğin şimdiyle ilişkisini şöyle değerlendirir;

“Gelecek senin seçimlerinle şekillenir. Senin şu an ki anın geleceğini belirler. Gelecekteki her şey, senin şimdiye verdiğim değere bağlıdır. Sen neyi seçersen o olur.” Sf. 37

Yazarın ruhsal yolculuğunda geldiği aşama evrenle bütünleşme şeklinde tezahür eder. Kendisini evrenin bir sesi, ortak değeri olarak görür. Her canlı aslında evrenin bir parçasıdır.

“Atlas evrenin senfonisini bir kez daha duydu. Ama bu sefer bir fark vardı; Artık o senfoniye katılıyordu.” Sf. 40

“Artık her şeyin bir parçasıyım.” Sf. 43

Yazar kitabında “Zamanın Yalancısı” diye bir kavramında temelini atar. Daha çok şeytanı, iç karanlığı, evrenin kötülüğü olarak değerlendirilen figür aslında onun da ötesindedir. Atlas’ın içindeki karanlık figürdür. Ariks bu figürü şöyle tanımlar:

“O figür, ‘Zamanın yalancısı’ olarak bilinen kadim bir varlıktır. Evrenin ilk kaosunu yaratanlardan biri… O, dengeyi bozan, gerçeklikle oynayan bir yaratık…” sf 53

Zamanın Yalancısı kavramıyla kitap içsel yolculukta farklı bir boyuta evriliyor. Artık kendisini içsel yolculuktan alıkoyacak Zamanın Yalancısı olan somut ve soyut dünyaların karanlık varlıklarıyla mücadele edeceğinin ayrımına varmıştır.

Yazar algı, inanç, gerçeklikle ilgili çok ilginç tespitlerde bulunur. Bir şeyin gerçek olmasını ona inanmakla ilişkilendirerek birçok gerçeğin olduğunun altını çizer.

İnsanın gelişinin önündeki en büyük engel insanın başkasına benzemesidir. Başkasına benzemek insanın kişiliğin kaybolmasıdır. Yazar ileriki sayfalarda bunu sadece benzemekle sınırlandırmamaktadır. Bir başkasının onayını, beğenisi almak için kendisinin onaylamadığı işleri yapmakta insanın kendisini kaybetmesiyle alakalıdır.

Yazar akıcı bir üslupla, farklı ve ilginç bir kurguyla okurlarının karşısına çıkmaktadır. Derin düşüncelerin, felsefi tartışmaların, zaman, irade, özgürlük, sorumluluk, tercih, hata, yüzleşme, kendi hapishanesi gibi birçok kavramı tartışmaya açmaktadır.

Son olarak yazarın, insanın kendisiyle yüzleşebilmesinin ve değişimini gerçekleştirebilmesinin beş temel ilkesini vererek meraklılarına kitapla tanışma fırsatı verelim.

  1. Kendi korkularını kabul etmek
  2. Zayıflıklarını kabul etmek
  3. Geçmişini kabul etmek
  4. Belirsizliği kabul etmek
  5. Kendini olduğu gibi kabul etmek.
  6.  

[1] Celal Uzun- Bengisu Yayınları- Bilim Kurgu Romanı

[2] Buhari/Edep 76- Müslim/ Birr 107

Sosyal Medyada Paylaşın

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir