
Yetimlerle İftar
“Bir kimse Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemedikçe Allah Teala, onu mutlaka cennete koyar.”[1]
Sekülerleşen, bireyselleşen, güçlünün, zenginin, şöhretlinin, makam mevki sahiplerinin itibar görüp, yoksulların, zayıfların, güçsüzlerin, yetimlerin sahipsiz bırakıldığı bir dönemde Hz. Muhammed’in (as) sünnetlerinden ve Allah’ın sevgisini celbeden en önemli ibadetlerden birisi olan yetimi gözetmek bir Müslümanın en onurlu eylemlerinden birisidir.
Güçlünün değil mazlumun
Haksızın değil haklının
Varlığıyla şımaranın değil yoksulluğunda bile erdemli olabilenin yanında olmak ne büyük bir değerdir.
Yazı da onurlu bir eylemdir, zalimin güdümünde olmadıkça.
Yazı da onurlu bir eylemdir güzel eylemleri yaydıkça.
Yazımızın konusu Ramazan ayında güzel örneklerin yaygınlaştırılmasına ayna olmaktır. Değerli dost Yaşar Çıraklı, Adana’da izci bir öğretmendir. Öğretmenliği, öğrencilerin yüreğine dokunabilen bir değerdedir. Yaptığı birçok çalışmayla inancının dili olmaktadır.
Her iftara bir yetim aile ziyaretiyle, bireyselleşmenin doğal karşılandığı zaman diliminde evlere bir neşe kaynağı olmaya çalışmaktadır. Ve bunu başarmaktadır.
Her iftarda bir oymakla hareket eden izci başı Yaşar Çıraklı, daha önceki projelerinden biri olan SEYEF’ten (sevgiyle yeşeren fidanlar) yetişmiş olan bir genci de yanına alarak aidiyet duygusunu ta gönüllerin derinlerinde hissedilmesini sağlamaktadır.
İftara eşim Nesrin Hanımla gittik. Çıta Oymağının gençleri bir çırpıda sofrayı serdiler. Beraberinde getirdikleri yemek, çorba, salata ve tatlıyı büyük bir özveriyle sofraya serdiler. Müthiş bir uygulamaydı. Gençler bu yaşta sorumluluk bilinciyle yetişiyorlardı.
Yetim ailenin sakinleriyle birlikte cennete dönen sofrada iftarı açtık. Yüzlerde mutluluk rüzgarları esiyordu.
Sadece kötülük yok dünyada, biz iyi örneklerin reklamını iyi yapamıyoruz.
Riyakarlık, gösterişle yapılan iyilikle, samimi ve içten yapılan iyiliklerin tanıtılması çok ayrı bir şeydir. Biz bunu karıştırdığımız için iyiliklerin de tanıtımını yeterince yapamıyoruz. Ama kötülükler atı alıp Üsküdar’ı çoktan geçiyor.
Gönlü takva ve tevazuyla nakış nakış işlenmiş müminlerin iyiliği yayma çabaları teşvik edilmeli, takdir edilmeli ve onurlandırılmalıdır.
O gece bizim için cennetten bir nefesti.
Benzer güzel uygulamayı da safa vakfı Türkiye’nin birçok ilinde gerçekleştirmektedir. Bu uygulama sadece yetimlerin ve ihtiyaç sahiplerinin alış veriş yapacağı büyük marketlerdir. Belirlenen ihtiyaç sahibi kendisine tanımlanan kartla marketten ihtiyacı neyse onu almaktadır. Böyle onlara ihtiyacı olup olmadığı bilinmeyen şeyler verilme yerine ihtiyacı olanları alma fırsatı verilmektedir. Bu da ihtiyaç sahiplerini bir değer olarak görmekle alakalıdır. Mazlumların, yetimlerin itibar gördüğü ve ihtiyaçlarına göre alışverişin yapıldığı marketler zinciri… rabbim sayılarını arttırsın inşallah. Cennet nefeslerin hissedildiği mekanlar. Ne mutlu Müslümanım diyene.
Seyit Ahmet Uzun
[1] Tirmizi, Birr 14/1917
Bir yanıt yazın