
Bazı insanlar vardır, hedeflerine ulaşmak için tırnaklarıyla kazır dağları, taşları. Dağın zirvesine çıkabilmek oldukça zordur. İşte Yaşar Kemal de Çukurova’nın bağrından çıkmış, böylesine zorlu bir yolculuğun sonunda edebiyatta dünyaca tanınan bir yazardır.
Çukurova’nın bağrından çıkmış olsa da kökeni Van Erciş’e dayanmaktadır. I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan zorluklar üzerine ailesi, bir buçuk yıllık bir göç sürecinde önce Diyarbakır, Urfa ve Antep’e gider; nihayetinde o zaman Adana’ya bağlı olan Osmaniye’nin Hemite (Göğceli) köyüne yerleştiler. Yazar bu köyde kendisinin ifadesiyle 1923 yılında dünyaya gelir. Asıl ismi Kemal Sadık Gökçeli olan yazar, meşhur olduğu ismini ilk defa Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladığında kullanmaya başlar.
Çocukluğuyla ilgili bu köydeki bir anısını şöyle dile getirir: “Köyde bizimkilerden başka Kürtçe konuşan hiç kimse yoktu. Ben kendimi bildiğimde Kürtçe sadece bizim evin içinde konuşuluyordu.”
Yazarın çocukluğunda yaşadığı trajik olaylar onun bir dönem psikolojik travma geçirmesine ve kekemelik yaşamasına neden olur.
İlk travmayla bir Kurban Bayramı günü karşılaşır. Halasının kocası kurban keserken bıçak kaza sonucu daha üç buçuk yaşında olan yazarın sağ gözüne isabet eder ve kör kalmasına neden olur. Asıl büyük travmayı ise babasının ölümüyle yaşar. Babası Van’dan göçerken Yusuf adında yaralı bir genci himayesine almıştır. Bu genç, yazarın babasını camide namaz kılarken bıçaklayarak öldürür. Olay çocuk yaştaki yazarın gözleri önünde gerçekleştiği için uzun yıllar onun etkisinden kurtulamaz. Kekemeliği de bu zaman başlar. Yazar, yaşadığı olayı şöyle anlatmaktadır:
“Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de okuryazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti.”
Geleceğin büyük yazarı olma yolunda ilk heyecanını köye gelen çerçinin kâğıda bir şeyler karalamasını görmekle yaşamıştır. Yazıyla da ilk defa o zaman tanışmıştır…
Okul hayatı da çok çalkantılı geçer. Yaşadığı olaylar onun hayatında büyük bir etki bırakır. Özellikle babasının ölümü sonucu ailesine bakmak zorunda kalan yazar, ilkokula giderken üç ayda okuma ve yazmayı öğrenmesine rağmen ortaokulda devamsızlıktan dolayı okulu bırakmak zorunda kalır. Bu zaman zarfında birçok işte çalışır. “Hayatı tırnaklarıyla kazıyarak yaşama” deyimini çalışarak gösterir.
Niçin Dengbej?
Dengbej olma yolundaki ilk adımlar daha çocukluğunda fark edilmeye başlamıştır. Yaşlı insanlarla, okuldaki arkadaşlarıyla atışmalar yapmıştır. Âşık Mecid’le bir defasında sabaha kadar atıştıklarını söyler. Ama annesinin, kendisinin bir âşık olacağı ve uzak diyarlara gideceğinden duyduğu endişesi sonucu sazla arası iyi olmamıştır. Bu da onun, annesine ne kadar büyük değer verdiğini gösteren önemli bir belgedir.
Dengbej Kürt Halk Ozanlarına verilen isimdir. Dengbej; sese hayat veren, renk veren, biçim veren anlamındadır. Dengbejler söyledikleri kilamlarla, stranlarla insanların gönüllerinde taht kurarlar. İşte Yaşar Kemal’de çağdaş bir dengbej olarak kendisini edebiyat hayatında göstermiştir. Kürt olması ve eserleriyle yazıya hayat vermesi, onu şekillendirmesi ve insanların gönüllerine masallarla, efsanelerle, mitolojilerle hitap ederek dünyaya bir çağrıda bulunması gibi nedenlerle onu çağdaş bir dengbej olarak tanımladım. Yazdıklarını efsanelerden, mitolojilerden, masallardan alması ve insanlara bunu edebi bir tarzda sunması tanımlamamın nedenlerinden birincisidir.
Yaşar Kemal edebiyatta bir dengbejdir.
Annesi onun âşık olmasını istememesine rağmen babasının koruyuculuğunu yapan Zalanınoglu adlı eşkıyanın vurulması üzerine sabaha kadar yaktığı ağıt annesi tarafından çok beğenilir. Bunun üzerine yazın dünyasındaki yolu da açılmış olur.
Onu atışmalarından yaktığı ağıtlardan sonra ilk defa yazın dünyasında “Seyhan” adlı şiiriyle görüyoruz. 1939 yılında 16 yaşındayken yazdığı şiir Adana’da Görüşler adlı Halkevi dergisinde Kemal Sadık Yaşar imzasıyla yayımlanmıştır.
“Ey Seyhan karışarak beyaz köpüklerine
Suyundan bir damlacık gönlüm almak istiyor
Şen kalbim katlanarak en büyük yüklerine
Ruhum koynunda bir an düşe dalmak istiyor.”
Bir Yazar Doğuyor
Yazar bu dönemden sonra yaşadığı bölgenin sorunlarından yola çıkarak edebiyat hayatında yol almaya başlar. Fildişi kulelerden değil, toprağın bereketinden, toprağın bereketine çöreklenen ağaların feodal zulümlerine başkaldırı geleneğinden yola çıkarak yazılarını kaleme alır. Yazar, yaşadığı bölgenin kültürünü tanıtmak adına Çukurova ve Toroslardan derlediği ilk kitabı Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından yayımlanmıştır.
Aslında sanat hayatını nelerin şekillendireceğinin ipucunu yazar şöyle dile getirir:
“Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. […] Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum.”
Bu ifadeler aslında onu çağdaş bir dengbej olarak nitelendirmemin önemli nedenlerinden ikincisidir. Bu düşüncemi destekleyen üçüncü ve en önemli ürünü ise İnce Memed olmuştur. “Sanat için sanat değildir.” onun yazımı, toplum için, ezilmiş halklar içindir. Haksızlığa karşı bir direniştir yazım eyleminin amacı.
Adana’nın onun hayatında önemli bir yeri vardır. Osmaniye, Kadirli ve Adana merkezde tanıştığı edebiyat ve sanat dünyasından Pertev Nailli Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino ve İstanbul’dan Adana’ya sürgün gelen Arif Dino, onun edebi kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynamışlardı. Bu isimlerle Çığ dergisi sayesinde tanışmıştır. Bu da bize bir derginin insanın gelişiminde ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Her bir dergi ayrı bir mekteptir.
Her anlayışın kendisine ait bir dergisinin olmasının önemini buradan anlayabiliyoruz. Ressam Abidin Dino’nun abisi Arif Dino’nun verdiği Donkişot etkilendiği ilk kitap olarak onun bakış açısında yeni ufukların açılmasını sağlamıştır.
Komünist Parti
Yazar 17 yaşından itibaren sosyalist politikanın içinde yer alır. Kendisini bu felsefeyle ve düşünceyle ifade eder. Köy ağalarının yaptıkları zulüm, yapılan ırkçı ve ayrılıkçı tutumlar onun böyle bir düşünceye yönelmesinde büyük bir etki oluşturur. Tanıştığı sanat ve edebiyat dünyasının isimleri de bu anlayışını destekler.
1950 yılında Adana’da arzuhalcilik yaparken hapse girer. 142. Maddeden yargılanan yazar, Kadirlili bir çocuğun komünizm propagandası yaparken yakalanıp dayak yemesi sonucu Çukurova’da tanıdığı kişilerle birlikte Komünist Parti’yi kurar. Bunun sonucunda komünist propaganda yapma suçundan yargılanıp hapse atılır. Hapishanede Eşkıya Hilmi tarafından yaralanır. On beş gün kaldığı hapishaneden çıktıktan sonra bir hikâyesini okuyan mahkeme başkanı, ona buralardan gitmesini söyler. O da mahkeme başkanının bu sözlerini dikkate alarak ilk önce Ankara’ya oradan da İstanbul’a geçer.
İstanbul…
İstanbul onun hayatında önemli kırılma noktalarından birisidir. 1951 yılında İstanbul’a geldiğinde Bebek hikâyesini Nadir Nadi’ye gönderir. Hikâye Nadir Nadi tarafından beğenilir ve işe röportaj yazarı olarak alınır. Cumhuriyet gazetesinde işe başlaması bu şekilde olur. Burada Abidin Dino’yla tanışır. Dino, onun fikri ve edebi kişiliğinin oluşmasında önemli rol oynar. Dünya edebiyatından Homeros, Balzac, Tolstoy gibi yazarların etkisinde kalırken Türk edebiyatından da Karacaoğlan, Orhan Veli, Sait Faik Abasıyanık, Nazım Hikmet gibi isimler onun üzerinde etkili olur.
Yazar Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başladığında ilk defa Yaşar Kemal ismini kullanmaya başlar. Artık Yaşar Kemal önemli eserlerini vermeye başlar. Sarı Sıcak burada yayımlanır.
“Hayatımın aşkı” dediği Thilda Serrero ile bu dönemde tanışırlar. İlk sıralar iş arkadaşlığıyla başlayan birliktelik sonradan gönül arkadaşlığına dönüşür. Onunla evlenmesi edebiyat dünyasında dünyaca tanınmasına yardımcı olur. İngilizce ve İspanyolca dillerine iyi hâkim olan ve aynı zamanda Batı dünyasında yayıncılardan tanışları olan Thilda, Yaşar Kemal’in Batı dünyasındaki dili, gözü, kulağı olur. Onunla evliliğinden Raşit Gökçeli dünyaya gelir. Thilda’nın ölümü üzerine 2001 yılında Ayşe Semiha Baban ile evlenir.
Yaşar Kemal artık Avrupa’da da tanınan bir yazardır.
İnce Memed isimli romanı kırktan fazla dile çevrilmiş ve “Türk Edebiyatının gelmiş geçmiş en iyi yüz romanı” listesinde bir numara seçilmiştir. Bu romanıyla 1955 yılında Varlık Roman Armağanını almıştır.

Nobel Yok Ama…
1973 yılında ilk defa Türkçe yazan bir Kürt yazar olarak Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilir. O yıl Nobel Ödülünü alamayan Yaşar Kemal, ölünceye kadar aday olacağını açıklar. Nobel Edebiyat ödülünü alamasa da hem ülke içinden hem de ülke dışından birçok ödül alır. “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” röportajıyla Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanını, “Demirciler Çarşısı Cinayeti” adlı eseriyle Madaralı Roman Ödülünü, “Yer Demir Gök Bakır” adlı romanıyla Fransa’da “Yılın En İyi Yabancı Romanı” ödülünü alır. Aynı zamanda uluslararası Cino Del Duca Ödülü, Fransa’dan “Legion D’Honneur” nişanı, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü de onun aldığı ödüller arasındadır.
Yazar kitaplarını felsefi düşüncesi çerçevesinde yazdığı gibi politik hayatı da aynı minval üzeredir. 1961 yılında kurulan Türkiye İşçi Partisine katılarak sekiz yıl bu partinin içinde yöneticilerinden birisi olarak bulunur. Ancak bir müddet sonra partinin kuruluş amacından uzaklaştığını düşünerek ayrılır. Marksist bir ideolojiyi benimseyen yazar, bir söyleşisinde de Türkiye’de Marksist bir partiye ihtiyaç olduğunu dile getirmiştir. Nasıl bir sol düşünceden yanasınız sorusuna ise şöyle karşılık vermiştir:
“Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık…”
Düşündüğü gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan ve düşüncesi için mücadele veren Yaşar Kemal, bağlamanın duayeni Neşet Ertaş’a, hapiste yatarken gönderdiği bir kitapta; “Bozkırın Tezenesi’ne selam olsun, geçmiş olsun.” diyerek onu ilk defa bu lakapla anan kişi olmuştur.
Düşüncelerinden, yazdıklarından dolayı birçok defa yargılanan Yaşar Kemal, aynı zamanda uluslararası yazarlar birliği olan PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. 1974 birçok şair ve yazar tarafından kurulan Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucu üyeleri arasında yer alan yazar, ilk genel kurulda, sendikanın genel başkanlığına seçilir.
91 yıllık hayatı zorluklar ve mücadele ile geçen Kemal sadık Gökçeli namı diğer Yaşar Kemal, 28 Şubat 2015 tarihinde organ yetmezliği nedeniyle vefat etmiştir. İnandığı doğaya kavuşarak sonsuzluğa yürümüştür.
“Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük kayıp sayarım.” diyen yazar, arkasında okunacak onlarca eser bırakarak dünya kültür bahçesine kendisi de birçok çiçek ekmiştir.
Bir yanıt yazın