
Eşsiz bir tohum patladı
Mekke’nin çöllerinde
Gülü taşıyordu kalbinde
Kalbi tebessüm ediyordu
Sevgiye kuraklaşmış yüreklere
Bir kız çocuğu güldü
O Gül’ün yağmur deryasında
Yüreğine inen her bir damla
Yeşertti kurumaya yüz tutan sevgiyi
Çünkü damarlarında bir deryaydı gül
Aşk senin gülen yüzündü insanlığa
Bir yudum içen seni doyasıya
Sevdayı taşıdı tüm dünyaya
Nefretin buzdağları suratlar
Eridi senin aşkının nuruyla
Sen efendim güllerin sultanı
Kokunu duyumsamayan gönüller
Dikenlere boyun eğdiler
Elleri zehirli dikenler gibi
Acı sundu güle sevdalı yüreklere
Ve sen efendim güllerin kalbi
Savaşta bile gül kokuyordun
Çocuklara çocuklara diyordun
Sakın ola ki eziyet etmeyin yaşlılara
Ve güller gibi masum kadınlara
Hangi dil seni söylerse gülsüz
Hangi kalem seni yazarsa gül kokusuz
Hangi yürek seni hissederse sevgisiz
Bilirim ki gönlü gülden nasipsiz
Sevda gülünü soldurmuş çaresiz
Seni tanıyan hangi gönül yanmadı
Gül kokuna sevda başını koymadı
Kardeşliğin gül deryasına dalmadı
Bilirim seni seven divane yürekler
İnsanlığı kardeşlik iklimine çekerler
Ve sen efendim eşsiz bir gülsün
Yüreğimizde açan bir tebessümsün
Bir bulut gibi, yanan yüreklere serinliksin
Bir defa senin gül kokunu hisseden
Hayatı yudumlar sevgiyle ebediyen
Seyit Ahmet Uzun
Bir yanıt yazın